top of page
interior-large-logistics-warehouse-ai-generative.jpg

ÖZYAMAN HUKUK

TİCARET HUKUKU

Ticaret Hukuku

Ticaret Hukuku alanı en geniş çalışma sahalarına sahip olan hukuk alanlarından birisi olarak bilinmektedir. Ticaret Hukuku kapsamında işletmelerin, tacirlerin ya da şahısların haklarının korunmasına ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Ticaret Hukuku alanı Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiş olan bir hukuk sahası olmakla birlikte aynı zamanda Sermaye Piyasası Kanunu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu da Ticaret Hukuku alanını düzenlemekte olan kanunlar olarak bilinmektedir. Ticaret Hukuku kapsamında en çok ele alınan konular ile ortaklık ve şirket prosedürleri olarak bilinmektedir. Şirketlerin kurulum süreçlerinde hangi kapsamda kurulduğu ya da ortaklıkların haklarının ne şekilde düzenleneceği Ticaret Kanunu içerisinde ele alınmakta olan konular arasında yer almaktadır. Tacir olarak bilinen ticareti yapan kişi ile müşteri arasındaki hak gözetimi de Ticaret Hukuku kapsamında sağlanmakta olup bu kısım Ticaret Hukukunun çok daha kısıtlı bir alanını oluşturmaktadır. Bunun için Tüketici Hakları yönünde farklı hukuk çalışma alanları bulunmaktadır.


Ticari Dava Nedir?

Ticari dava, ticaret mahkemesinde görülen dava olarak açıklanabilmektedir. Ticari davalara ilişkin bilinmesi gereken temel noktalar şu şekilde sıralanabilmektedir:

 

  • Ticari davaların yargılama usulü noktasında diğer dava türleri arasında herhangi bir farklılık bulunmasa da, davanın görevli ve yetkili mahkemede açılması zorunluluğu nedeniyle mahkeme usulü açısından farklılığı bulunduğu ve mutlaka ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği söylenebilmektedir.
     

  • Ticari davalarda belirli bir sınırın altında kalan davalarda basit yargılama usulü uygulanması gerekmektedir.
     

  • Ticari davalarda, adi işlerden farklı hükümler uygulanmaktadır.


Hukuk sistemimizde ticari davalar iki çeşittir. Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir:

Mutlak Ticari Dava

TTK m.4 gereğince ticari dava olarak kabul edilen davalardır. Türk Ticaret Kanunu madde 4’teki davaların ticari dava olarak kabul edilmesi için tarafların tacir olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Davalar kanun gereğince ticari dava olarak kabul edilmektedir.

Nispi Ticari Dava

Nispi ticari davalar dayanağını TTK m.4’ten almaktadır. İlgili maddede “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri” hüküm altına alınarak nispi ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi durumunda dava nispi ticari dava olarak kabul edilecek ve ticari dava olarak ticaret mahkemesinde görülecektir.

Son olarak bir ticari işletme ile ilgili olması koşuluyla havale, vedia ve telif gibi haklarla ilgili davalar da ticaret mahkemesinde ticari dava olarak görülecektir.

Ticari İşletme ve Ticari İş

Ticari işletme Ticaret Hukuku’nun ana kavramıdır hatta öyle ki Ticaret Hukuku’nu ayakta tutan anahtar kurumdur. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ticari işletme kavramını tanımlamaktadır.

 

Buna göre:

“Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.”

Kanunun tanımlamasına göre ticari işletmenin tespitinde 4 ana kavram bulunmaktadır.

  • İktisadi faaliyet

  • Devamlılık

  • Bağımsızlık

  • Esnaf faaliyeti için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir elde etmeyi hedefleme

Bu 4 unsuru bir arada bulunduran işletmeler ticari işletme sıfatını kendiliğinden kazanacaktır. İşte ticari işletmeyle alakalı tüm iş ve işlemler ticari iştir. Bir işin ticari iş kabul edilebilmesi için TTK’de birden fazla kriter bulunmaktadır.

 

Bunlar:

  • Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işler ticari iştir.

  • Ticari işletmeleri alakadar eden işler ticari iştir.

  • Tacirlerin borçları ticaridir.

  • Taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan anlaşmalar diğer taraf için de ticari iş niteliğindedir.

01.01.2019 tarihi itibariyle ticari nitelikteki işlere ilişkin uyuşmazlıklara ilgili dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Dava şartı arabuluculuk başvurusu gerçekleştirilmeden dava açılması halinde, açılmış olan dava işin esasına girilmeksizin usuli eksiklik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedilecektir. Bu nedenle uyuşmazlık konusunun ticari nitelikte olup olmadığının tespit önem arz etmektedir. Aksi halde ciddi hak kayıpları söz konusu olabilecektir. Bu ve benzeri sorunlarla karşılaşmamak için ticaret hukukunda tecrübe sahibi, konusunda uzman ticaret hukuku avukatı ile ilerlemek önem arz etmektedir.

Tacir Nedir?

Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesine göre bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişinin tacir olduğu ifade edilmiştir. Buna göre kanun tacir sıfatına haiz olmak için 3 temel unsur belirlemiştir.

 

Bunlar:

  • Ticari işletme

  • Fiilen işletme

  • İşletme faaliyetinin kendi nam ve hesabına yürütülmesi

Bu üç unsurun bir arada olması halinde tacir sıfatı kendiliğinden kazanılacaktır. Tacir sıfatının kazanılması için ticaret siciline yahut meslek odasına kayıt zorunluluğu bulunmamaktadır. Ticaret şirketleri Kanun gereği tacir sayılırlar. Ticaret şirketlerinin sicile kayıt olmaları anında tüzel kişiliğe haiz olmaları ile birlikte tacir sıfatını da kazanırlar. Vakıflar ve dernekler ise iktisadi faaliyette bulunmaları halinde tacir sıfatını kendiliğinden kazanacaklardır. TTK 16/I maddesine göre: “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” Yani tacir sıfatı kamu tüzel kişiliğine değil, bu tüzel kişinin kurmuş olduğu kurum ve kuruluşa ait olacaktır. İSKİ, İSPARK, Halk Ekmek gibi kurumlar buna örnek olarak verilebilecektir.

Tacir Olmanın Sonuçları

Tacir sıfatına haiz olmanın kanunen doğan bir takım sonuçları bulunmaktadır. İşlemin karşı tarafının tacir olup olmamasına göre bu sonuçlarda farklılıklar oluşmaktadır. Bu nedenle 2 farklı başlıkta bu sonuçlar ele alınabilecektir.

 

Buna göre:

Tacir Sıfatına Sahip Olmanın Kendiliğinden Doğurduğu Hukuki Sonuçlar

  • Tacir her türlü borcu için iflasa tabidir.

  • Tacirler, kanunda tanımlanan usul ve esaslara uygun olarak ticaret unvanı seçmek, bu unvanı ticaret siciline tescil ettirmek ve kullanmakla yükümlüdür.

  • Tacir sıfatı sicile tescil ve terkinle kazanılan ve kaybedilen bir sıfat değilse de tacirlerin işletmekte oldukları ticari işletmelerini ticaret siciline tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır.

  • Tacirler kanundaki usul ve esaslara uygun olarak ticari defter tutmak zorundadır.

  • Tüm gerçek ve tüzel kişi tacirler ilgili ticaret ve sanayi odalarına kaydolması gerekmektedir.

  • Tacirler, ticaretlerine ilişkin tüm faaliyetlerinde basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlüdür. Buna göre basiretli bir iş adamının ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde deneyimsizliği söz konusu olamaz, buna dayanarak aşırı yararlanma (gabin) gibi iddialarda bıulunamaz.

  • Yine basiretli bir iş adamı olan tacirin ticari faaliyetlerinde bu faaliyetlere ilişkin uygulayıcılar arasında belirlenen ticari örf ve adete uygun hareket etmesi gerekmektedir.

  • Tacirlerin yapmış oldukları iş karşılığında ücret ve faiz sözleşmede açıkça belirlenmemiş olsa bile talep edilebilecektir.

  • Tacirleri basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülükleri olduğundan sözleşmede belirlenmiş olan ücretin yahut cezai bedelin fahiş olduğu iddiası ile indirilmesini talep edemeyecektir. Bu kuralın istisnaları kanunla belirlenmiştir.

Her İki Tarafın da Tacir Olduğu İşlerin Hukuki Sonuçları

  • Her iki tarafın da tacir olduğu işlerde kanunla belirlenen ihtar ve ihbar şekillerine uyulması gerekmektedir.

  • Ticari faaliyetin neticesinde talep halinde tacir fatura vermekle yükümlüdür. Faturayı tebliğ ya da teslim alan tarafın bu tarihten itibaren 8 gün içerisinde faturanın içeriğine itiraz etmesi hakkı bulunmaktadır.

  • Ticari defterlerin ticari bir ihtilafın bulunması halinde delil olarak kullanılabilmesi mümkündür.

  • Her iki tarafın da tacir olduğu ve ihtilafın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi halinde bu uyuşmazlık ticari dava konusu oluşturur ve Ticaret Mahkemeleri görevlidir.

  • Ticari işlerin neticesinde mal teslimi halinde ayıplı bir ifa durumunda yahut ödemenin süresinde yapılmaması hallerinde sürecin ne şekilde işleyeceği ayıp ve ödeme ihbarlarının nasıl yapılacağı konusunda özel usuller düzenlenmiştir.

Haksız Rekabet

Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesi haksız rekabet hükümlerinin amaç ve ilkelerini tanımlamıştır. Buna göre: “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” Haksız rekabet hükümlerinin amacı serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket ederek rekabet kurallarına uygun bir şekilde piyasada faaliyet göstermesi, mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerin aldatılmasına izin verilmeksizin piyasaya sunulmasının sağlanmasıdır.

Ekonomik hayatın ilerlemesini takiben ekonominin işleyişinde taraf olan aktörlerin faaliyetlerin hukuka aykırı eylemlerini engellemek haksız rekabet hükümleri ile sağlanmak istenmiştir. Kanunda bir takım örnek faaliyetler detaylı olarak sayılmıştır. Haksız rekabete maruz kalan tarafın zararlarının giderilmesini, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin sonlandırılmasını mahkemeden talep etmesi mümkündür. Eş zamanlı olarak haksız rekabet suç teşkil etmektedir. Bu nedenle ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak da mümkündür.

Cari Hesap İlişkisi ve Cari Hesap Borcunun Ödenmemesi

İki kişinin bir hukuksal neden veya ilişkiden kaynaklanan alacaklarını birer birer ve ayrı ayrı talep etmekten karşılıklı olarak vazgeçer ve bu alacakları kalem kalem alacak ve borç haline dönüştürürse, yapılan bu hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesidir. Ticari uygulamada cari hesap ilişkisi aktif ticareti bulunan birçok gerçek ve tüzel kişi arasında uygulanmaktadır. Cari hesap ilişkisindeki alacaklar bazen açık hesap olarak bırakılmakta bazen de çek, senet gibi kıymetli evrakla teminat altına alınmaktadır.

Cari hesap bakiyesinin ödeme vadesi gelmesine karşın tahsil edilememesi halinde bu alacak bakiyesinin icra takibine yahut ticari alacak davasına konu edilmesi mümkündür. Bu süreçte tacirlerin tabi olduğu usullere uygun hareket edilmesi temerrüde ilişkin hükümlere göre işlemler yapılması gerekmektedir. Cari hesap alacakları kıymetli evrak ile teminat altına alınmamış ise ancak ilamsız icra takibine konu edilebilecektir. Bu durumda karşı tarafında icra takibine itiraz etmesi halinde takip duracaktır ve itirazın iptali davası açılarak takibin devamına karar verilmesinin talep edilmesi gerekecektir.

Ticaret Hukukunda Uygulama Nasıldır?

Ticaret hukukunda uygulama, ticaret hukuku hakkında fikir sahibi olmak isteyen kişiler için en önemli noktalardan birisidir. Ticaret hukukunda yasalardaki ticari hükümler ve sözleşmelerdeki yükümlülükler uygulamanın temel noktalarından birisidir. Bunun yanında ülkede uygulanagelen ticari örf ve adetlerin de dikkate alındığını söylemek mümkündür. Ticaret hukukuna ilişkin bir uyuşmazlıkta hakim öncelikle ticari hükümlere, ardından sözleşme yükümlülüklerine ve örf ve adete bakacaktır. Son olarak ise hakimin takdir yetkisi devreye girecektir. Alanında uzman bir ticaret hukuku avukatı yalnızca ticaret hukuku teorik bilgilerini değil, uygulamayı ve teori ile pratiklerin farklılıklarını bilmektedir.

Ticari Davalarda Arabuluculuk Şartı Nedir?

Ticari davalarda arabuluculuk uygulaması 01.01.2019 tarihi itibariyle dava şartı olarak zorunlu kılınmıştır. Arabuluculuk şartı, Türk Ticaret Kanunu madde 5/A’da “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk uygulamasının istisnaları ise şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Ticari işletmeye ilişkin olmayan havale, vedia, fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar

  • Özel kanun ile başka bir alternatif çözüm yolu getirilen davalar

TTK m. 5/A gereğince arabuluculuk başvurusunu ardından arabulucu görevlendirmesi yapılmakta ve görevlendirmenin ardından arabuluculuk süreci 6 hafta içerisinde tamamlanmaktadır. Zorunlu hallerde ise bu süre iki hafta daha uzatılabilmektedir.

bottom of page